Helal ve Temiz Beslenme Üzerine Notlar – 1

Mustafa Hamurcu   •   14 Mayıs 2020

Mustafa Hamurcu

14 Mayıs 2020

Bu yazı, hem dünya hem de ahiret hayatındaki neticeleri hususunda çoğu zaman fikir sahibi olmadığımız, belki yeterince önemsemediğimiz ve belki de bildiğimiz halde nefsimize yenik düştüğümüz bir konu ile ilgili.

Yeme ve içme ile ilgili…

Duygularımız ile mantığımızı eşgüdümlü kullanma konusunda zaafiyetlerimiz bulunmakta. Duygusal olarak yakınlık kurduğumuz kişi, kurum veya firmalara mantık çerçevesinde yaklaşmıyor, onların hata yapma olasılıklarını düşünmüyor, hele hele %99’u müslüman olan bir ülkede bizi kandırma ihtimallerini aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz. Allah’ın yeme içme ile ilgili tek hudutunun içki içmemek ve domuz yememek olduğunu düşünüyor birçoğumuz. Hal böyle olunca marketten alınan bir ürününün ambalajında “Mamüllerimizin hiçbir çeşitinde domuz yağı ve katkı madddesi bulunmamaktadır” ibaresi birçoklarının ikna olmaları için yeterli olabiliyor.

Kazancın helal olması kadar, bu kazanç ile satın alınan gıdaların da helal olması gerekmektedir. Kuran-ı Kerimde Rabbimiz “Temiz şeylerden yiyin ve salih amel işleyin” (Mü’minun 51) buyurmaktadır. Bu bağlamda; temiz olanı yemeyi, salih amel işlemenin önünde anarak, yeme içme konusunun ne kadar önemli olduğunu, helal ve temiz yemenin ibadetlerimize, duamıza ve amellerimize ne kadar etki edeceğini anlamamız gerekmektedir.

“Ey iman edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avla dener ki, gizlide kendisinden korkanları meydana çıkarsın. Kim bundan sonra saldırıda bulunursa onun için acı bir azab vardır.” (Maide 94)

Bu ayetin tefsirinde şöyle denilmektedir. Hz Peygamber (s.a.v.) ve sahabeler umre yolculuğunda ihramlı oldukları (ihramlıyken avlanmak yasaktır) bir halde iken, müslümanların etrafı mızraklarının vurma menzili içerisine giren çok sayıda av hayvanı ile çevrilmişti. Bu onlar için bir imtihandı. Özellikle bir yolculuk esnasında av hayvanının eti çok cazip ve lezzetli bir yiyecektir. Ancak imtihan gereği nefsi körükleyen bu çekici dünya nimeti onların Allah’ın emrine uyup uymayacakları konusunda denendikleri, Allah’tan korkan ile korkmayanları ayırt edecek bir imtihan şekli idi.

Ben bu ayetin günümüz hayat şartlarında şekli değişmiş ama özü aynı kalan bir imtihan şekli olarak vücut bulduğunu düşünüyorum. Aslında imtihan aynı imtihan, ancak yer, zaman ve oyuncular farklı. Nedir bu imtihan alanı?

Marketler…

Günümüzde hemen herkesin bir markete girdiği zaman, neredeyse her ürünü almak için gücü yetiyor. Yani elleri ve mızraklarının uzandığı avlar ile imtihan olan sahabeler yerine günümüz dünyasında cüzdanlarındaki paraları ile alacakları yiyecek ve içecekler hususunda imtihana tabi tutulan insanlar var. Allah’a olan saygı ve korku dereceleri, onların satın alma davranışlarını helal, şüpheli yada haram olandan yana tercihte bulunmalarını etkileyecek olan insanlar. Tanıştırayım; biziz bu insanlar.

Onlarca çeşit dondurma, peynirler, tatlılar, pastalar, çikolatalar, unlu mamuller, cipsler, et ve tavuk ürünleri, içecekler, konserveler, meyve ve sebzeler… Saymakla bitmez. Ve hepimizin bu ürünlerin bir kısmına karşı zafiyetimiz hatta bağımlılıklarımız var değil mi? Mesela günümüz dünyasında bizi bağımlı hale getiren, yediğimiz şeyi çok lezzetli hissetmemizi sağlayan, yedikçe tekrar tekrar yeme isteği uyandıran bir katkı maddesi var. Mono Sodyum Glutamat (Diğer adlarıyla; MSG, Çin Tuzu, E-621). Bu katkı maddesinin işleyiş şekli beynimizi kandırmak üzerine kurulu. Yani esasen aklı devre dışı bırakıp, yenen şey lezzetli olmadığı halde lezzetli olduğu konusunda beyni kandıran, tamamen haz odaklı bir yeme biçimini tetikleyen, Alzheimer’dan Parkinson’a, öğrenme bozukluklarından şeker hastalığına kadar yan etkileri bulunan bir katkı maddesi. Ne kadar da masum değil mi?

“Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin ve kendisine iman etmiş olduğunuz Allah’tan korkun.” (Maide 88)

Sizce E-621 katkı maddesi, bu ayetteki helal ve temiz rızık kategorisine giriyor mu? Bu konuda kesin bir fetvada bulunmak benim haddim değil ancak bu katkı maddesinin “Şüpheli” olduğundan eminim. Varın düşünün diğer katkı maddelerinin durumunu.

“Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah’ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir.” (Buharî, İman 39, Büyû 2; Müslim, Müsakat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû 3, (3329, 3330); Tirmizî, Büyû 1, (1205); Nesâî, Büyû 2, (7, 241))

Gelelim Florüre. Başta diş macunları, sular, bulyonlar, hazır çorbalar, bebek mamaları gibi birçok alanda kullanılan florür birçok hastalığa ve kansere yol açıyor. Epifiz bezimizin kireçlenmesine neden olarak dini hassasiyetlerin kaybolmasına ve sorgulama yeteneğinin kaybolmasına neden oluyor. Zamanında nazi toplama kamplarında içme sularına karıştırılan florür ile kamplardaki mahkumların daha itaatkar hale geldikleri ve kişileri mücadele anında pasifize ettiği tespit edilmiş durumda.

Düzen böyle bir düzen.

Bir tarafta süt verimliliğini arttırmak için mandıralarda müzik dinletilen inekler, diğer tarafta ise fast footçularda önüne konulan şeyi bir an önce yesin gitsin diye hızlı tempoda müzik dinletilen insanlar.

Para kazanma hırsı insanlık onurunu yerlere seriyor ama farkında değiliz.

“Artık Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız O’na ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin.” (Nahl 114)

Demek ki yediğimiz gıda hem helal hudutları içinde olmalı, hem de temiz olmalı. Nasıl yani? Örneğin bir inek kesilirken Allah’ın adının anılması ile helallik şartlarından birisi sağlanmış oluyor. Peki bu kesilen inek, hayvancılık maliyetlerini azaltmak için ölen diğer hayvanların etlerinin ve un haline getirilen kemiklerinin yedirilmesi sonucu beyni süngerleşmiş ve deli dana hastalığına yakalanmış ise temiz olabilir mi? Olamaz. Çünkü sen o hayvanının fıtratıyla (yaratılışı ile) oynadın.

“Allah şeytanı lânetlemiştir, o da “Kullarından belli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara kaptıracağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler” demiştir. Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinen kimse elbette apaçık bir ziyana düşmüş olur.” (Nisa 118-119)

Kuran ayetlerinde çoklu manalar bulunduğunu, her asra ışık tutabilecek anlamların keşfedilebileceği kesindir. Ayette geçen “kulakların yarılması ve Allah’ın yarattığının değiştirilmesi” eylemleri peşpeşe verilmiştir. Günümüzde hayvan klonlama işlemleri hayvanların kulakları kesilerek alınan hücrelerden yapılmış ve yaratılışa müdahale edilmiştir. Ayetin ilgili kısmının şeytanın sözleriyle anlatılıyor olması, bu işlerin şeytanın telkiniyle yapıldığı ve aslında insanların hayrına olmadığına işaret ediyor. En doğrusunu Allah bilir.

Tohumların yani DNA’larının ırsi kodları değiştirilerek başka organizmaların DNA’sına aktarılmaktadır. Yani domuzun geni domatese, patatese; donmaya dayanıklı olsun diye bazı bakteri ve virüs genleri bitki ve hayvanlara direkt olarak gübre veya yemlere aktarılmaktadır.

(Prof. Dr. Ahmet Maranki & Elmas Maranki – Kozmik Bilim ve Bilinçle Yaşam Enerjisi Kitabı / syf. 209)

Domates, dayanıklı ve kütür kütür bir sebze olsun diye köpek balığı geni ile takviye edilmiştir. Keza patatesin baş belası olan bir bakteriye karşı korunması için genetik yapısına akrep geni ilave edilmiştir ki o zararlı haşerat patatese yanaşmasın.

Doğada türler arasında kendi aralarında döllenebilme geçişgenliği (transgen) kısmen vardır ama bu türler, aynı zamanda yapı itibariyle birbirlerine yakındır. Oysa transgenetik çalışmalarda, yiyecek olarak takdir edilmemiş yani Cenab-ı Hakk’ın yenilmesini murad etmediği organizmaların genleri, yenilecek ürünlerin genleriyle buluşturuluyor ve onlara mevcut halinden farklı bir dayanıklılık, görünüm ve tad kazandırılıyor.

Bu tür yapısı bozulmuş yiyeceklerin ve hayvanların insan sağlığını ve neslini nasıl etkileyeceğini henüz bilmiyoruz, çünkü bu çalışmaların üzerinden bunların etkilerini görebileceğimiz kadar bir süre geçmedi. Fakat bu çalışmaların, Allah’ın yaratma usulünü değişirme faaliyeti olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Bu evren için Allah lafzı, aynı zamanda eşyada sünnetullaha uygunluğu ifade eder. Bu açıdan bakıldığında Allah’ın yarattığını değiştirmek, maksada, sünnetullaha ve insanın tabiatına uygun olmayan bir şeyi icat etmektir ki esasında dabbetü’l arz denilen ve insanlığın başına bela olacağı haber verilen canlının dahi bu tür çalışmalar sonucunda ortaya çıkacağını tahmin etmek güç değil. (Mehmet Ali Bulut – Can Boğazdan Çıkar / syf. 138)

Allah’ın göklerde ve yerde bizim için yarattığı her şey azizdir. Yaratanı Allah olduğundan, sahibine nispetle saygı gösterilmeye layıktır. Mevcudiyetinin koruma altında tutulması, genlerinin ve tohumlarının bozulmaması konusunda Allah’ın hudutları vardır. Hudut çizgisine yaklaşmayalım. Yaratılışı bozarak o besinin helallik ve temizlik vasfına zarar verilmiş olunacaktır.

“Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve güzel şeyleri haram saymayın, sınırı da aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez.” (Maide 87)

Bu ayeti ilk etapta, ruhbanlık yapıp bazı yiyecekleri yemeyi dinde yükselmek adına kendisine yasaklayan (haram kılan) kişiler için bir uyarı niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Ayet üzerinde düşünmeye devam ettiğimizde şu anlamlara da ulaşabilmemiz mümkün.

Bir insan sağlığına dikkat etmeden yaşarsa bir gün karşısında “Şu besinleri yemeyi sana yasaklıyorum” diyen bir doktor bulacaktır. Aslında bu yasağın sorumlusu o kişinin ta kendisidir. İfrat ve tefrit düzleminde olaya baktığımızda ruhbanlık yapan kişi ifrata kaçarak bu yiyecekleri kendine haram kılarken, sağlığına dikkat etmeden yaşayan kişi ise tefrite düşerek bu yiyecekleri kendine yasaklamış (haram kılmış) olmaktadır.

İlk imtihan bir meyvenin yasaklanması ile başladı. İblis türlü yalanlarla Adem Aleyhisselamı kandırmaya çalıştı. Şimdi de türlü türlü bahanelerle verimi arttırmak, böceklenmeyi önlemek, dayanıklılığı arttırmak gibi ilk başta kulağa müspet gelen telkinlerle yaratılışı bozma planını adım adım yürütmekte. İnsan olarak, Allah’ın bizler için yaratmış olduğu tüm gıdalara ihtiyacımız var. Özellikle kendi yaşadığımız çevrede yetişen meyve ve sebzeler bizler için daha önemli. Çünkü endemik olarak belli lokasyonlarda yetişen türler o çevredeki insanlarda bulunan bazı eksiklikleri tamamlıyor. Bu doğal çeşitliliğin yok edilmesi veya fıtratının değiştirilmesi ile sistemin işleyişi sekteye uğrayacaktır. Bu durum vücutlarımızdaki eksik olan vitamin ve mineralleri dışarıdan doğal yollarla alamayacağımız anlamına gelmektedir. Örneğin şekil itibari ile de insan beynine benzeyen ceviz, mideye benzeyen zencefil, böbreğe benzeyen fasulyenin özellikle benzedikleri organlar için birçok faydaları vardır.

Ceviz Ağacını Korursan Beyin Sağlığını Korursun

Aslında insan bir kale gibidir. Ruhumuzun menfezleridir gözlerimiz, kulaklarımız, burnumuz ve ağzımız. Bu menfezleri kirletmeyelim. Kalenin içten çökmesine müsaade etmeyelim.

NELER YAPILABİLİR?

Paketli Ürünler

Alacağımız paketli ürünlerde TSE Helal Sertifikası, GİMDES Helal Sertifikası ve Tarım Bakanlığının Organik Tarım Logosunun en az birinin olması tercih sebebini arttırmalı. Bildiğim kadarıyla gimdes, tse’ye göre daha sıkı bir denetim yapmakta ve 4 mezhep için geçerli helal sertifikası vermekte. Örneğin tavuk firmalarının kesim tesisleri 7/24 kameralarla gimdes gönüllüleri tarafından takip edilmekte ve görüntünün kesilmesi veya anlık işletme baskınlarının önlenmeye çalışılması sertifikasyon iptaline neden olabilmekte.

Gimdes’in internet sitesinde şu uyarı bulunmakta. “Bir firmanın helal sertifikası almış olması demek onların bütün ürünleri sertifikalanmıştır demek değildir. Bu varsayım kimi firmalar için doğru olabilir ama birçok istisna da mevcuttur.” Buna örnek vermek gerekirse bir çikolata firmasının fındıklı çikolatalarında helal sertifikası varken gofretlerinde helal sertifikası bulunmamakta. Bunu araştırdığımda, gofrete çıtır yapısını veren bir katkı maddesi katıldığını, bu katkı maddesinin helal sayıldığını ancak temiz (tayyib) standartlarına uymadığı için sertifika alınamamış. Bu nedenle helal standartlara uygun ürün üreten bir firmanın tüm ürünleri ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

Gimdes’in cep telefonları için geliştirilmiş bir uygulaması var.

Ios Uygulaması İçin Tıklayınız

Android Uygulaması İçin Tıklayınız

Gimdesin uygulamasını cep telefonlarınıza yükleyerek, birçok farklı kategoride helal sertifikasına sahip ürünleri görebilir, sertifikası iptal olan, süresi geçen, yenilenmeyen ve askıya alınan firmaları inceleyebilirsiniz. Uygulama içinden birkaç ekran görüntüsü paylaşıyorum.

Paketli ürünler hakkında 2. tavsiyem Gıda Dedektifi isimli instagram kanalını takip etmeniz. Tüketici olarak ürünleri bu şekilde farklı kaynaklardan çapraz sorgulamak menfaatimize olacaktır.

Gıda Dedektifi Instagram Adresi İçin Tıklayınız

Ürün ambalajındaki sloganları ve içindekiler kısmındaki içerik bilgisini okuyabilme yeteneğine ulaşmalıyız. Örneğin bir ürün, logosunun altında büyük puntolarla “Tereyağlı” ifadesiyle lanse edilebilir. Bu ürünün içindekiler kısmına baktığımızda tereyağının %1 gibi çok düşük bir oranda kullnılıyor olması gerçeğiyle yüzleşebiliriz. Bu tarz aldatmacalara karşı uyanık olunmalı. Ayrıca içindekiler kısmında yer alan gıda katkı maddeleri ile ilgili kafamıza takılan kodları aşağıdaki siteden inceleyebiliriz.

Katkı Maddelerini İncelemek İçin Tıkılayınız

Sitede yazdığına göre buradaki metod şu şekilde işlemekte;

İşaretsiz “ siyah “ E numaraları helal kabul edilen katkıları gösterir.
“ kırmızı “ E numaraları sağlık için tehlikeli katkıları gösterir.
“ ** “ işaretleri kesin hayvan (çoğunlukla domuz) kökenli katkıları gösterir. (haram)
“ * “ Bitkisel veya hayvansal kökenli olabilir. Alkolle muamele edilmiş veya edilmemiş olabilir. Bu sebeple (şüpheli) kabul edilen katkıları gösterir.


Paketlenmemiş Gıdalar


Meyve ve sebze:
Bu ürünleri güvenilir tohumlar ve gübreler kullanarak kendimiz yetiştirebiliriz. Bu mümkün değil ise bulunduğumuz şehirlerde organik semt pazarlarından veya marketlerdeki organik reyonlardan alışveriş yapabiliriz.


Su:
İmkanımız var ise dağ eteklerinden el değmemiş kaynak sularını veya sondajla yerin altından çıkarılan doğal suları tercih etmeliyiz. Şehir şebekesinden akan ve şişelenmiş olarak satılan sular ölü su grubuna girmekteler. Bu suları dondurup çözmek, çalkalamak, toprak testide – mavi cam bir şişede muhafaza etmek, piramit şeklindeki tahta malzemeli bir aparat altında bekletmek, kuvartz kristallerini kullanmak ve dua ve zikir etmek ölü vaziyetteki suyu canlandıracaktır.


Ekmek:
İçinde bulunduğumuz ahir zamanda buğdayların çoğunun genetiği değiştirilmiş durumda. Siyez, kavılca, karakılçık gibi buğdaylar tercih edilmeli. Yer altından çıkarılan bir küpte bulunan ve çoğaltılan siyez buğdayı, binlerce yıldır genetiği değişmeden günümüze kadar gelmiş bir buğday türü. Ayrıca 14 kromozomlu yapısı ile dünyadaki ilk buğday olarak biliniyor. Genetik üzerine yapılan çalışmalar ve ürüne yapılan eklemeler ile şu andaki gdo’lu buğdayların kromozom sayısı 48’e kadar çıkmış durumda. Ekmekte ekşi maya veya güvenilir helal sertifikalı maya kullanılmalı. Günümüzde unların içine atılan katkı maddelerinden birisi sisteindir, kolay mayalanmayı ve hacim artışı sağlar ve sistein kaz tüyünden, insandaki siyah saçtan veya domuz kılından elde ediliyor. Eğer ekmeği evde yapmayacak isek güvenilir üreticilerin ekmeklerini tercih edelim.


Süt & Yoğurt:
Güvenilir bir üreticiden katkı maddesi bulunmayan, soğuk zincir süt kullanılmalı, yoğurt ise bu süt ile güvenilir bir maya ile yapılmalıdır.

Yumurta: Yumurta satın alırken tavuklarına GDO’lu yem yedirmediğinden emin olduğumuz tanıdıklarımızdan satın alma yolunu tercih etmeliyiz. Bu mümkün değilse marketlerde satılan yumurtaları seçerken helal ve organik tarım logolu olması tercih sebebi olmalıdır. Ayrıca yumurtalar üzerindeki barkod numaraları bazı bilgiler içermekte. Barkodun ilk rakamı bize şu bilgileri vermektedir. “0” rakamı ile başlayan organik yetiştiricilik, “1” rakamı ile başlayan free range (açık dolaşıma erişim) yetiştiricilik, “2” rakamı ile başlayan kümeste kafessiz yetiştiricilik, “3” rakamı ile başlayan da kafesli yetiştiricilik anlamına gelmektedir.

“0” rakamı ile başlayan ve üretim tarihi en yeni olan yumurtalar tercih edilmeli.


Et & Tavuk:
Helal ve tayyip standartlarına uygunluğu kontrol edilmeli. Tanıdık güvenilir üreticilerin ürünleri alınmalı, paketli ürünlerde en azından gimdesten onaylı helal sertifikası aranmalı.


Balık:
Yetiştirme çiftliği balığı olmayan doğal deniz balığı ilk tercihimiz olmalı.

İnsan, kendisinde bulunan beş duyu vasıtası ile dış dünya ile iletişim kurabilen bir yapıya sahip. Aynı duyular hayvanlarda da mevcut ve itiraf etmek gerekirse çoğu zaman insanlardan daha ileri duyulara sahipler. Bir köpek gibi keskin koku alamıyoruz, bir kartal gibi kilometrelerce öteyi çok net seçemiyoruz, bir köpek balığı gibi çok uzaktaki bir kokuyu algılayamıyoruz. Tabi Allah’ın bu şekilde takdir etmesinde bir çok hikmetler vardır. Yapılan bazı gözlemlerde karıncaların margarine dokunmazken, tereyağını yemeleri; kuşların gdo’lu mısırı yemezken, gerçek mısırı iştahla yemeleri gibi birçok vakaya rastlayabiliriz. Peki insan olarak, yeme ve içme konularında en azından hayvanlar kadar olamıyor muyuz? Kaldı ki insanı hayvandan ayrı ve üstün kılan akıl, ilim ve iman gibi özelliklerimiz var ve bu özellikler insana basiret ve hikmet sahibi olmak gibi daha ulvi lütuflar nakşediyor.

Bu girizgahtan sonra ilerde mizaçlara (kan gruplarına) göre beslenme, Peygamberlerin oruçları, intermittent fasting (aralıklı beslenme), şifa perhizleri, japonların yemek yeme alışkanlıkları gibi konularda da yazmak isterim.

Bu yazıya eklenebilecek bilgileriniz varsa yorum kısmında paylaşırsanız memnun olurum. Bilgi paylaştıkça çoğalır.

Tüm bu yazıda bahsettiğim ve bahsedemediğim konularda ben de kendimden ve ailemden mesulüm. Doğru kararlar vermem noktasında duanızı dilerim. Umarım şu kısa ömür yolculuğumuzda Rabbimizin hoşnutluğuna mani olacak işlerimizden kurtulma yolunda azim ve emek gösteririz.